Bu ülkede Kadınlar Gününü layıkıyla kutlamak için önce bir çok kadının zihniyeti değişmeli! Çünkü, buralarda erkeklerin çoğunluğu kendini kadından daha üstün görüyor.(bazen en modern görüneni bile!) Kimi içten içe böyle düşünüp, değil-miş- gibi davranıyor, kimisi de gayet kabaca dışa vuruyor.. Yani; öncelikli ihtiyacımız; onlara bunun böyle olmadığını öğreterek yetiştirecek zihniyete sahip kadınlar..!
Fakat maalesef ki bu çağda hala 'bütün kızlar peşinde aslan oğlumun' ve benzeri bayağı klişelerle, erkeklerin cinsiyet itibariyle daha doğuştan 1-0 önde olduğu hissi vererek hayata hazırlayan anneler var.. Ama aynı anne kızına 'bütün erkekler peşinde benim kızımın' demez. Malum, bu oğlunda olduğu gibi bir 'gurur' değil, 'utanç' cümlesi olabilir ancak! Halbuki ne gurur ne de utanç, sadece yersiz, saçma, bomboş söylemlerdir bunlar. İçinde bir cinsiyeti övdüğünü sanırken diğerini aşağılama barındıran benzeri tüm diğer söylemlerde olduğu gibi..
***
Kadın ve erkek her anlamda birbirine eşit değil tabi ki. Biyolojik yapısı, doğuştan gelen bazı becerileri, fiziki gücü, zaafları, eğilimleri farklıdır. Ve bence bu 2 cinsin dünyaya farklı yaradılışla gönderilmesi, birbirlerini tamamlamaları içindir zaten. Hatta, kadınla erkeğin bir konu üzerindeki düşünme şekilleri bile birbirine benzemez. Özellikle de bu sebeple birbirlerini tamamlamaya ihtiyaçları vardır. Kadın çok daha geniş pencereden ve daha derin ele alırken, erkekte genellikle daha kısıtlı ve dardır bu alan, daha düz bakar. Bazen bu bakış daha çabuk çözüme ulaştırır gibi görünse de, kadının gördüğü bir çok inceliği de gözden kaçırması olasıdır çünkü. Yani, bu tamamlama hali sadece karı-koca ya da sevgili ilişkisinde değil, her alanda lazım. Aile içinde, kardeşler arasında, iş yaşamında, arkadaşlıkta..
Fakat tüm bunları ''fıtratımız farklı işte'' diyerek 'hak' 'adalet' 'özgürlük' kavramlarına uyarlamaya çalışma hali var ki; işte o nokta cehaletin daniskası ve -öncelikle- ahlaki anlamdaki eğitimsizliğin en önemli göstergesidir. Çünkü, aklı selim her insanca malumdur ki; bu kavramların cinsiyeti yok! Oralarda her insan sonuna kadar eşittir.. Ama işte işin en kötü yanı da başta da söylediğim gibi; oğullarını az sorumluluk ve bol gazla eğitip topluma saldıkları için böyle olmasına izin verenin de maalesef ki yine kadınlar oluşu.! Bir adam karısını dövdüğünde 'e o da hakediyo yani' diyebilen bir başka kadın da var. Bir erkek karısını aldatıyorsa, 'e o da kadın olsaydı da evde tutsaydı canım' diyen kadın da var. Ayrıca; o kadını yine bir kadınla aldatıyor o erkek. Yani bazen kadına yapılan zulmün ya da haksızlığın sebebi yine bir kadın oluyor. bazen bir eylemiyle, bazen suskun kalışıyla..
Tabi bunların hiçbiri bu gibi erkeklerin kabalığını, ahlaksızlığını aklamıyor! Ama ben sadece, bir kadın olarak hemcinslerimin bu kısır döngüye izin ve hak veriyor olmalarına inanamıyorum. Erkeğin işine geliyor tabi ama kadın hamuru, kadın duygusu, kadın gözüyle bakıyorum ve anlamlandıramıyorum?
Bir araba reklamı yapılacak, üstüne bikinili bir kadın oturuyor. Bir ayakkabı tanıtılacak, kadının ayaktan başka her uzvu ortada. Bırak sapık ruhlu olanı, güya pek medeni ve kadına saygılı olan erkeklerin hepsinin sosyal medyadaki 'like' bildirimleri, yarı çıplak, kıçı havada, göğüsler dışarda teşhir manyağı kadınların fotoğraflarıyla dolu..! Erkek, aklı uçkurunda olduğu için yapıyor. Malum Türk erkeği için onur ve ahlak; anası, karısı ve bacısında olsa yeter! Ama kadın kendine neden bunu yapıyor? Bir madde/obje haline dönüşmeyi kendi özgür iradesiyle nasıl kabul ediyor? Anlayamıyorum??
***
İçinde erkek çocuk büyüyen hemen hemen her evde mutlaka söylenmiş gayet şuursuz cümleler vardır, hepimiz biliriz:
''erkektir, yapar''
''elinin kiri''
''kız fingirdek, oğlum naapsın''
''erkek dediğin masaya yumruğunu vurur''
Özellikle de bir kadına karşı yaptığı her türlü yanlışında ''benim oğlumun canı sağolsun''... ve benzerleri..
Böylece bu medeniyet bilinci sıfır sözleri beynine yerleştiren erkeğin de bir süre sonra düşünmek ve karar almak için beyni yerine başka bir organını kullanmaya başlaması da kaçınılmaz hale geliyor tabi!! Tüm bunlar bilinçaltına; ''Hmm, fazla kasmiyim o zaman, demek ki her zaman son sözü ben söyleyeceğim, ben ne yapsam doğruyum, kadınlarda olmayan bazı haklara sahibim, kadın seçmez, seçilir'' gibi ilkel fikirler yerleştiyor ve ordan yürüyor. Büyüdükçe biraz vizyonunu geliştirmek gibi bi kaygısı olmadan, karısı, sevgilisi, kızı, arkadaşı veya sokaktan geçen herhangi bir kadına karşı hep bu bilinçle yaklaşıyor ve öyle yaşayıp gidiyor..
***
Erkekler, birine sinirlendiğinde, egosu sarsıldığında, herhangi bir konuda işler yolunda gitmediğinde karşısına aldığı her kişi, kurum vs.nin anasını ....r! ....na koyar! bacısına söver! Futbol maçlarında kendi stadına gelen takım için sembolik olarak gerdek gecesi sözleri, fotoğrafları paylaşır. Karşı takıma gelinlik giydirir, kendisi errkek(!) tarafı olur, ''gel bak burada sana neler yapıcaz!'' der mesela.. Bir tecavüz karşısında duyarlılığını bile o aşağılık tecavüzcünün yaptığı eylemle benzeşen cümlelerle tepki vererek gösterir!
Bu örnekler çokça ve bence bunun adı en özet haliyle: 'Olmamışlık'.. Doğuştan 'erkek' olup, 'adam' olamamışlık!
Çok şükür ki, benim neslimde ve yeni gençlikte büyükşehirde yaşayanlarda daha çok, diğerlerinde daha az oranda da olsa biraz daha aydınlanmışlık var bu gibi 'insanlık' mevzularına.. Çok olmasa da nispeten umutluyum gelecek için. Herkesin birbirini 'kadın' ya da 'erkek' diye ayırarak değil, önce 'insan' olduğunu düşünerek yaklaştığı, evrensel değerlere göre davrandığı bir dünya hayal ediyorum. Bu zemin üzerine kurulan her tür ilişki, birbirinin olumlu-olumsuz yanlarını farkederek, tölere ederek, birlik olup faydalı hale getirerek sürecektir o zaman..
***
Tüm kadınlara çağrım şudur ki; Kadınlar Günü'nü altın günüymüş gibi kutlamayın! Bu birbirinize tatlı sözler söyleyip, hayatınızdaki erkeklerin sizi şımartmasını bekleyeceğiniz bir gün değil. Bu, tarihte çalışma haklarını savunmak için eylem yapan bir grup kadının yanarak ölümüyle sonuçlanan bir olay sonucu ilan edilmiş bir gün..Bu yüzden tam adı: ''Dünya Emekçi Kadınlar Günü'' dür.
Ve bence her kadın çocuk doğurmamış da olsa içgüdüsel olarak 'anne'dir. Emek verdiği işler arasında en kutsal olanı çocuk yetiştirmek olsa da, çocuğu olmayan kadınlar da doğuştan verilen anaç ruhu sebebiyle birleştiricidir, yapıcıdır, öğreticidir. Bu sebeple yaşamın her alanında duyarlı kadınlara ihtiyaç var. Bu bilincinizi geliştirin..
Ey erkekler; kadınlardaki bu ruhu farkedin, onları duyun, görün, incitmeyin. Bu güdünün gücünü göz ardı etmeyin.. Beyninizle düşünün!!
***
Sevdiğim bir yazar olan Murat Menteş'in Twitter'dan alıntıladığım aşağıdaki yazısıyla bitiriyor ve tüm emekçi kadınlara saygılarımı gönderiyorum:)
Sevgiler,
NeclaK